Yere düşen yaprakların sayısı artmaya başladıkça, anlaşılıyor sonbaharın yaklaşmakta olduğu.
Yazlıkçılar tatilden tıpış tıpış dönüyor, öğrenciler okul kayıtları için koşturuyor, üç ay boyunca Texas'ı aratmayan yalnız, ıssız ve kavruk caddeler, yeniden dolup taşmaya başlıyor. Dershane önleri, cafeler, duraklar, alışveriş merkezleri gittikçe artan bir kalabalığa bürünüyor.
Gerçek hayat bize alaycı, gülümseyerek: "Hoşgeldiniz!" diyor.
Evet, gerçek hayata hoşgeldiniz!
İş stresi, okul bocalaması, trafik karmaşası, egzos kokusu, "yarın ne giysem?" stresi, sabah geç kalmaları, kalp çarpıntılarına hoşgeldiniz!
Tatil sonrası asık suratlara, düzeni oturmamış yazdan kalma uykulara, yaptğınız kumdan kalelerin, sonbahar rüzgarıyla yıkılışına hoşgeldiniz!
Durun bir dakika! Herşey bu kadar da kötü olamaz öyle değil mi?Ama elde değil tabiiki, her tatil sonrası bu travmadan kaçış yok. Elbet gelip bir şekilde bizi bulacak, ilk iş ya da okul günümüzde.
Fakat; geçici bunlar geçici. Yazın tembelliği bitiyor diye üzülsek de, özledik sonbaharı, kışı. Hala özlemeyen varsa, bir kaç güne kalmaz şimdiden çekerler yorganlarını burunlarına, ilk sonbahar yağmurunun serinliğinde.
Şimdi çalışma vakti, depolanan müthiş enerjiyle iyi bir iş çıkartmak şart.
Peki ben ne yaptım? Tabi eğer merak eden varsa söyleyeyim.Uzun süredir yapmayı istediğim birçok şeyi yapmaya başladım. 29'umda ehliyet aldım, en büyük eğlencem olacak olan Matissera Store'u açtım, işi bıraktım, istifa ettim.
Öyle mutluyum, öyle mesudum ki, anlatamam. Hatta son bir haftanın içine girmiş bulunuyorum. Heyecan had safhada. Belki de bu saksıların önünde çekilen son karemdir. Adios!
*Hey! Matissera Store'a da bakmadan geçmeyin ama tamam mı?